skip to Main Content

Filebotominin tarihçesi (1-2)
Tarihsel ve etimolojik olarak filebotomi (1)
Tıp yıllar içerisinde önemli ölçüde değişmiştir. Hipokrat ve Galen döneminden beri kanıta dayalı paradigma yoluyla, birçok tıbbi uygulamalar yenilenmiştir. Ancak, filebotomi gibi tarih öncesinden beri varlığını sürdüren bazı uygulamalar daha gelişmiş cihazlar sayesinde iyileştirilmiş olmakla birlikte değişikliğe uğramamıştır.
Filebotomi terimi antik Yunancadan gelmektedir; ve kelime anlamıyla “bir toplardamarın (fles den kaynaklanan fleba) delinmesi (temno dan tomia)” anlamına gelir. “Sensu strictu”, ifadesi terapötik amaçlar için kan kaybına yol açma uygulamasına (kan alma) işaret eder. (1).Bu bakımdan “venipuncture” terimi oldukça yeni bir terimdir ve kanın analizi için kan alma pratiğine atıfta bulunur (damarın duvarını lancet ile kesmek yerine iğne ile nüfuz etmek şeklinde) Günümüzde filebotomi , “venipuncture” , venin delinmesi terimleri ve kan alımı eşanlamlıdır. Eski filebotomi ile modern venöz girişimi karşılaştırırsak modern tıp ile açık ve net bir ilişki ile karşılaşırız. Geçmişte filebotomi esasen birçok hastalığı tedavi etmek için başvurulan terapötik bir yöntem iken günümüzde ise hastalıkların tanısına yönelik bir yaklaşımdır.(3,4)
Şaşırtıcı bir şekilde, yüzyıllar geçmiş ve paradigmalar değişmiş olsa da, tıp bu uygulamadan vazgeçemeyecek gibi görünmektedir.
Filebotomi uygulaması Yunanca phlebos=ven ve temnein=kesmek kelimelerinden türetilmiştir ve yaklaşık 5 bin yıllık bir uygulama olduğu bilinmektedir.Mısırlılar kazıma yoluyla kan almayı ilk uygulayan uygarlıktır. Ebers papirüslerinde kazıma yoluyla kanatmanın geçerli bir prosedür olduğuna dair kanıtlar bulunmaktadır (5). Filebotomi sanatı Hipokrat zamanında parlamıştır. (İsadan Önce 500) Kanatma başta el bileği ve dizler olmak üzere vücudun çeşitli noktalarından gerçekleştirilmektedir. İsadan önce 400 lerde Herodot kayıtlarına göre başağrısını geçirmek, iştahı yerine getirmek ve sindirimi hızlandırmak, baygınlık hissini önlemek, salgıları arttırmak ve menstruel kan akışını uyarmak gibi amaçlarla baş vurulan bir metotdur.
Kan alma, geleneksel Arap tıbbının bir parçasıydı ve Peygamber Muhammed tarafından hastalıkların tedavisi için önerilen üç yol vardır; bunların bal içmek , hacamat ve dağlama olduğu belirtilmektedir. Bu yöntemler Orta Çağ Arap doktorları tarafından uygulandı ve Rönesans sırasında Orta Doğu’ya ve sonunda Avrupa’nın geri kalanına yayıldı. (6). Arapların ne kadar kanın nasıl alınması gerektiği konusunda kuralları vardı. Kan alma dolunay zamanı ve rüzgar güneyden estiğinde yapılmamalıydı. (7). Aynı zamanda kan hastalıklı alandan belli bir uzaklıkta ve vücudun tam ters tarafında olan bir venden alınmalıydı. Kanatmanın dünyanın farklı bölgelerinde de uygulandığı bilinmektedir. (8). Baganda kabilesi, Uganda’da, baş ağrısını hafifletmek için hastaları kanatırdı. Kuzey Avustralyalılar ve Tazmanya’daki Aborijinler benzer şekilde acıyı hafifletmek için kanatırlardı.
Fijide bambu sürgünleri kanatmak için kullanılırdı (8). Güney Amerika’da kanda bulunan yabancı bir element nedeniyle bayılmanın gerçekleştiğine inanılırdı. Bu şekilde kanatma tüm dünyada çeşitli amaçlarla başvurulan bir metod olmuştur. Hindular da kanatmayı ve sülük yöntemini kullanıyorlardı. (5).
Feodal zamanlarda, İngiltere’de, çoğu Abbey’de bir “filebotom” ve kanatma evleri vardı.
yüzyılın ortalarında, tifüs ve tifo ateşi için bu şekilde kullanılmamış olsa da kanamanın ateş için standart bir tedavi olduğu anlaşılmaktadır. Kanama inflamasyonun tedavisinde kullanılan standart yöntemlerden birisiydi.
Napolyon, kendini kanattırmış ve hayatta kalmıştı ve ona göre “tıp katillerin bilimiydi” ve bu saptama çok doğru olabilirdi! Binlerce kişi öldürülmek üzere kanatılarak katledilmiş olabilirdi. Bu isimler arasında dikkat çekenler şunlardır: 1492’de Papa VIII masum, üç gençten kan bağışları aldı ve hepsi süreçte öldü (9).
İngiltere de Charles II (1630–1685) 1685’de bir felç geçirdi. Kendisinden 24 ons kan alındı, konuşması düzeldi ama hemen sonra öldü.
Mozart muhtemelen (1791) Viyana’da yaygın olan bir enfeksiyonu takiben son dönem böbrek yetmezliği ve şiddetli kanatılmadan ve şoktan öldü (10).
13 Aralık’ta George Washington’dan (1799) soğuk algınlığı ve ses kısıklığı nedeniyle 12 saat boyunca toplam 2365 ml kan alındı. Washington’un kanı sonunda şoka bağlı olarak koyulaştı.
1820 de Kral IV. George (1762-1830) 150 ons kanadı ve 10 yıl daha yaşadı. 1831 de epidemik kolera salgınında da kan akıtma ana tedavi metodlarından birisi olarak kullanıldı. Sonuç olarak kan akıtılmasına bağlı olarak gelişen dehidratasyona bağlı kaç kişinin ölmüş olduğu hiçbir zaman tam olarak bilinemeyecektir.
Venöz yolla kan almanın bazı faydaları konuya daha bilimsel bir yolla yaklaşılarak açıklanabilir. Bugün yeni tedavi metodları gelişmektedir ve venöz kan akıtılması yoluyla tedavi neredeyse yok olmaktadır.
Referanslar:
Cristiano Ialongo, Sergio Bernardini;Phlebotomy, a bridge between laboratory and patient; Biochemia Medica 2016;26(1):17–33
Liakat Ali Parapia, History of bloodletting by phlebotomy; British Journal of Haematology,143, 490–495
Parapia LA. History of bloodletting by phlebotomy. Br J Haematol 2008 ;143:490-5.
Forsman RW. Why is the laboratory an afterthought for managed care organizations? Clin Chem 1996; 42:813-6.
Schneeberg, G. (2002) A twenty-first century perspective on the ancient art of bloodletting.Transactions & Studies of the College of Physicians of Philadelphia; 24,157–185.
Albinali Hajar, H.A. (2004) Bloodletting, traditional medicine among Gulf Arabs. Part II.Heart views5,74–85.
Strepellone, L. (1986) Instruments for Health: From Origins to Yesterday. Farmitalia Carlo Erba, Milan, Italy
Lillico, J. (1940) Primitive blood-letting.Annals of Medical History,2,133–139.
Pelczar, E. (1996) Vascular access: an historical review.Asepsis 3rd Quarter, 18,9–13.
Karhausen, R. (1998) Weeding Mozart’s medical history.Journal of the Royal Society of Medicine,91,546–550.

Back To Top